Kıyafetimiz eleştiriliyor, mülki amirlerimiz nezdinde kravat kadar değer görmüyoruz. Herkes bizim alanımızda proje yapıyor, işimizi yapacak zaman bulamıyoruz. Yerine göre görev yaptığımız okul bahçesine bile otopark ücreti ödemek zorunda kalıyoruz.
Kasım’ın 24. gününü bize ayırmışlar, o gün bile yöneticilerimiz bize gelmiyor, biz makamlarına gidiyor, onlara çiçek takdim ediyoruz. Bayramlarda da rahat bırakmıyorlar, kendileri şeref tribününde oturuyor, bizi karşılarında tören adımıyla yürütüyorlar. Tam hizalarına gelince kendilerine ciddi bir yüz ifadesi ile bakmamızı, çizgiyi geçince gülümsememizi istiyorlar.
“Atanamayan mühendis” mi var da “atanamayan öğretmen” diyorsunuz diye kızıyor, başka iş yapın o zaman diyorlar. Atanmamız da yer değiştirmemiz de gündem oluyor. Bir hak talep ettiğimizde, “Tamam da bu eğitimin hali ne olacak?” sorularına muhatap oluyoruz.
Yönetici olanlarımızın durumu ise daha kötü. Sürekli iş yüklüyor, yetkimizi kısıyor, merkezden kontrol ediyor, inisiyatif alanımızı daraltıyorlar. Bütçe yok diyorlar, veliden bağış talep edince müfettiş gönderiyorlar. Başarılısınız deyip yükseltiyorlar, bir anda, genç yaşımızda havuza atıp yıllar yılı orada unutuyorlar. Eğitimi biz öğretmenler değil çoğunlukla başka meslek sahipleri yönetiyor, hesap bizden soruluyor.
Biz makamı yükseldikçe maaşı düşenleriz. Biz her türlü reformu, onlarca projeyi başarı ile uygulamak zorunda kalanlarız. Biz müfredat ve yaklaşımlar değişse de öğrencilerimizi sınavlara hazırlamak zorunda olanlarız. Biz sistemler değişse de sınav başarısı ile test edilenleriz. Biz, plansızlığın bedelini başka meslekler yaparak ödeyenlere en iyi örneğiz.
Buna rağmen tarihi de bugünü de geleceği de görenleriz. Her şeye rağmen devletler kuran, ülkelerin kaderini değiştiren, yaşadığı şehre adını verenleriz. Büyük devlet adamlarını yetiştiren, onlara liderliği, bilgeliği öğretenleriz.
Biz takılmıyoruz yazdıklarımıza, dertlerimizi sınıfın kapısı ile kapatıyor, yelken açıyoruz geleceğimize. İz bırakıyoruz, on yıllar boyu silinmeyecek hafızalarda. Yapay zekâ bizim yerimize geçecek diyorlarmış, geçsin de görün o zaman, bizi belki o zaman anlarsınız diyoruz. Başka söze gerek yok, biz elimizdeki gücü biliyoruz.
Öğretmen ne zaman mı değer görür, bu bakışı değiştirdiğimiz zaman. Öğretmen kaybederse toplum kaybeder, öğretmen değer görmezse bedelini sadece öğretmen değil toplum öder.
Talat YAVUZ
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri
SENDİKA BÜLTENİ SAYFASINI