Kongre, Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Türk Eğitim Sen ve Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği Genel Başkanı Talip Geylan’ın açılış konuşması ile başladı.
Kongremizi, Türk milliyetçiliğinin mimarlarından, Türk kimliği ve Türk birliği idealinin yılmaz savunucusu Ziya Gökalp’e armağan ediyoruz.
Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresinin Türk bilim hayatına ve insanlığa hayırlar getirmesini temenni ederek sözlerine başlayan Geylan, Türk milliyetçiliğinin mimarlarından, Türk kimliği ve Türk birliği idealinin yılmaz savunucusu Ziya Gökalp’in yüzüncü ölüm yıl dönümüne ithaf edildiğini belirtti. Genel Başkan, “Onun aziz hatırasına bir vefa Atatürk ve yol arkadaşları Cumhuriyeti kurarken fikirlerini benimsediği Gökalp’in tasavvur ettiği Türk Dünyası, bugün onun hayal ettiği gibi kendi sınırlarını aşmış, bentlerin engelleyemediği bir sel misali kuvvetle yoluna devam etmektedir.
Türk milletinin dilde, fikirde ve işte birlik ideali doğrultusunda, Gaspıralı ve Gökalp’in ortaya koyduğu ilkeler, bugün bu kongreyle bilimsel ve kültürel anlamda milli birlikteliğimizin bir kez daha pekişmesini sağlamaktadır.
Bilge Kağan’ın ilkeleri,
Oğuz Kağan’ın yol arkadaşlığı,
Sultan Alparslan’ın Cesareti,
Fatih Sultan Mehmet Han’ın Azmi,
Hoca Ahmet Yesevi’nin Duası,
Dedem Korkut’un nasihatleri,
Gökalp’in vizyonu,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberliği,
Tarih boyunca Türk Dünyası’nın geleceğine ışık tutmuş, tutmaya da devam edecektir.” dedi.
Türk Eğitim-Sen olarak bizler, bilimin ışığında hareket etmenin sadece eğitim çalışanları için değil, aynı zamanda toplumun her kesimi için bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz.
Bilim ve eğitimin, sadece bireylerin değil, toplumların da kaderini şekillendiren en güçlü unsur olduğunu kaydeden Genel Başkan Geylan, “Kongremiz, Türk Dünyası’nın ortak milli ve kültürel değerleri ile bilimsel üretim potansiyelini birleştiren, disiplinler arası çalışmaların gücünü ortaya koyan bir platform olarak karşımızdadır.” diye konuştu.
Dünyanın hızla değiştiğini ve bu değişimin, bilimsel üretimin disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınmasını zorunlu kıldığını kaydeden Geylan, “Bugün, teorik bilgilerin uygulamaya aktarılması sadece bireylerin değil, toplumların refahını da artırıyor. Sağlıkta, teknolojide, eğitimde ve sosyal bilimlerde üretilen yeni bilgiler, hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra geleceğimizi şekillendiren stratejik kararların temelini oluşturuyor. Türk Eğitim-Sen olarak bizler, bilimin ışığında hareket etmenin sadece eğitim çalışanları için değil, aynı zamanda toplumun her kesimi için bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz.” İfadelerini kullandı.
Türk Eğitim Sen ve UAESEB’in kongre, çalıştay, akademik dergi ve anket çalışmalarının, Türk milletine ve devletine bilimsel bir rehber olma amacını taşıdığını söyleyen Geylan, “Türk Dünyası’nın ortak milli ve kültürel değerlerini bilimle harmanlayan bu kongremiz de ülkelerimiz arasında daha güçlü bir iş birliği için bir köprü vazifesi görmektedir.” dedi.
Türk Devletleri Teşkilatı, bu birlikteliği daha da güçlendirmek için eğitimden ekonomiye, kültürden teknolojiye pek çok alanda köprüler kurarak devletlerimiz arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel yakınlaşmayı koordine etmektedir.
Türk Dünyası’nın, farklı coğrafyalarda yaşamış olsa da ortak tarih, dil ve kültür mirasına sahip kandaş, soydaş, kardeş ve akraba bireylerden oluştuğunu söyleyen Geylan, “Bugün burada, bu mirasın ışığında toplanmış bulunuyoruz. Türk Dünyası’nın günümüzdeki durumu, ortak tarih ve kültürel değerlerin ışığında, geçmişin izlerini geleceğe taşıyan bir bağ niteliğindedir. Türk Devletleri Teşkilatı, bu birlikteliği daha da güçlendirmek için eğitimden ekonomiye, kültürden teknolojiye pek çok alanda köprüler kurarak devletlerimiz arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel yakınlaşmayı koordine etmektedir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın vizyonu, insani değerlerin hâkim olduğu bir geleceği inşa etmektir. Macaristan’ın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci üye olarak katılımı, bu teşkilatın uluslararası boyutunu genişletirken, Kıbrıs Türklerinin, Doğu Türkistan Türklerini de inşallah haklı davasının dünya çapında duyurulmasına katkı sağlayacaktır. Teşkilat, barış ve istikrarın teminatı olarak bölgesel sorunlara karşı ortak bir duruş sergilemekte ve bu duruşu Karabağ zaferi gibi somut başarılarla pekiştirmektedir. Türk Dünyası’nın bu birlikteliği, kendi sınırlarını aşan bir güç haline gelmiş, küresel dengeler etkin bir potansiyele ulaşmıştır.” şeklinde konuştu.
Ortak alfabe, sadece dil birliğini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda eğitimden kültüre, ticaretten teknolojiye kadar pek çok alanda daha yakın iş birliklerine zemin hazırlayacaktır.
Ortak alfabenin, sadece dil birliğini, aynı zamanda eğitimden kültüre, ticaretten teknolojiye kadar pek çok alanda daha yakın iş birliklerine zemin hazırlayacağını söyleyen Genel Başkan Geylan, “Türk Devletleri Teşkilatı’nın attığı adımlar, diasporada yaşayan Türkler dahil Türk milletinin fertleri arasındaki siyasi, ekonomik ve kültürel yakınlaşmayı artırmış, ortak bir alfabe üzerinde ittifak etme kararı, iletişimimizi daha da güçlendirmiştir. Ortak alfabe, sadece dil birliğini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda eğitimden kültüre, ticaretten teknolojiye kadar pek çok alanda daha yakın iş birliklerine zemin hazırlayacaktır.
Türk Eğitim-Sen ve UAESEB olarak bu süreci destekliyor, gelecek nesillere daha güçlü bir bağ kurmalarını sağlayacak bir miras bırakmak için çalışıyoruz.” diye konuştu.
Türk Eğitim-Sen, sendikal mücadelenin yanı sıra bilimsel üretime verdiği önemle de bir marka değeri haline geldiğini vurgulayan Genel Başkan Geylan, “Eğitim çalışanlarının ve akademisyenlerin taleplerini bilimsel temellere dayandırarak hem eğitim çalışanları hem de Türk Devletinin aydınlık yarınları için doğru olanı talep ediyoruz. Düzenlediğimiz kongreler, yayınladığımız akademik dergiler ve yaptığımız çalıştaylarla ve anket çalışmaları ile sadece sendikal alanda değil, bilimsel alanda da öncülük etmeye devam ediyoruz.” dedi.
Eğer kalkınmak, daha iyi olmak ve çöken bir sistemi ayağa kaldırmak gibi bir gayeniz var ise üniversitesiz bunu başaramazsınız.
Üniversiteler ve yükseköğretim önemine dikkat çeken Genel Başkan, “Bunu şu çarpıcı anektotla bir kez daha ifade etmek istiyorum. İkinci Dünya Savaşı olmuş, Almanya yerle bir. Taş taş üstünde kalmamış. Amerikalı bir General Alman generale derki, ‘Artık siz bir daha sırtınızı doğrultamazsınız.’ Alman generalin cevabı şu olur: ‘Taş taş üstünde kalmadı, doğru, ama üniversitelerimiz ayakta.’ Eğer kalkınmak, daha iyi olmak ve çöken bir sistemi ayağa kaldırmak gibi bir gayeniz var ise üniversitesiz bunu başaramazsınız. Türkiye ve Türk Dünyası eğitime, yükseköğretime özel ihtimam göstermek zorundadır” değerlendirmesinde bulundu.
Akademisyenlerimizin ve idari personelimizin ücret yetersizliği, özlük haklarının sınırlılığı ve çalışırken alınan maaş ile emekli maaşı arasındaki yaklaşık%50’lik fark hayat standardımızı olumsuz etkilemektedir.
Üniversitelerde çalışan akademik ve idari personelimizin yaşadığı sorunlara da değinen Geylan, “Türkiye’de 2024 Ocak itibariyle 209 üniversite bu üniversiteler arasından da 131’i devlet üniversitesi, 78’si de özel-vakıf üniversitesi statüsünde yer almaktadır. Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında 6.950.142 öğrenci, 184.566 öğretim elemanı bulunmaktadır.
Bugün, akademisyenlerimizin ve idari personelimizin ücret yetersizliği, özlük haklarının sınırlılığı ve çalışırken alınan maaş ile emekli maaşı arasındaki yaklaşık%50’lik fark hayat standardımızı olumsuz etkilemektedir. Bu, kabul edilemez bir durumdur ve Türk Eğitim-Sen olarak bu konuda bütün yolları deneyerek, çözüm üretmek için çalışıyoruz.
Üniversite çalışanlarının tayin, becayiş, nakil, lojman, kreş, okul, sosyal tesis gibi pek çok açıdan talep ve beklentilerinin iyileştirilmeye ihtiyacı vardır.
Öğretim üyelerinin özlük hakları, kadro talepleri, araştırma destekleri ve yurt dışı dil eğitimi gibi ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir.
Üniversitelerdeki akademik ve idari personelin haklarının korunması, yalnızca bireysel refahı artırmakla kalmayacak, aynı zamanda üniversitelerimizin bilimsel üretkenliğini de destekleyecektir.” ifadelerini kullandı.
YÖK’ü üniversitelere sahip çıkmaya davet ediyoruz.
MEB’in Milli Eğitim Akademisi kurarak, Eğitim Fakülteleri ile arada yetki ve görev karmaşası oluşturduğunun altını çizen Geylan, “YÖK’e de ayrı bir parantez açmak istiyorum. YÖK, 43 yıllık bir kurum olarak üniversitelerimizin düzenleyici ve denetleyici yapısıdır. Ancak, bu süreçte YÖK’ün görevlerini tam anlamıyla yerine getiremediği, üniversitelerimizin sorunlarına yeterince çözüm üretemediği de bir gerçektir. Türk Eğitim-Sen olarak, yapıcı yaklaşımdan ve ortak akıldan yanayız. Bugüne kadar ortalama aklın cezasını çektik artık ortak aklın hakim olmasını istiyor ve YÖK’ü üniversitelere sahip çıkmaya davet ediyoruz. Akademisyenlerin, idari personelin ve öğrencilerin taleplerine sahip çıkmakla sorumluluklarına sahip çıkmasını bekliyoruz.
YÖK pek çok konuda sessiz kalmış âdete kafasını kuma gömmüştür. Örneğin, MEB’in Milli Eğitim Akademisi kurarak Eğitim Fakülteleri ile arada yetki ve görev karmaşası oluşturması oldukça sıkıntılı bir konudur. Bu süreçte YÖK’ün tepkisiz kalmasını şaşkınlık ve üzüntüyle izliyoruz. Üniversitelerimiz, öğretmen yetiştirme görevini en iyi şekilde yerine getirebilecek bilgi birikimine sahiptir. YÖK’ün bu süreçte daha aktif bir rol üstlenmesini ve ‘MEB’e biz neyi yapamadık siz neyi daha iyi yapacaksınız’ diye sormasını beklerdik. Adalet, ehliyet ve liyakati hayata geçirerek öğretmen atamalarını şaibesiz bir şekilde yapamayan, çatır çatır kul hakkı yenmesine göz yuman bir yapı nasıl öğretmen yetiştirecek diye YÖK’ün sormasını talep ediyoruz.YÖK’ün, Yükseköğretimi, ihtiyaçlar dairesinde istihdama ve ülkenin geleceğine göre planlamasını özellikle talep ediyoruz.” diye konuştu.