SON EKLENENLER

İŞTEN ATMAYA YASAK YOK, ZORUNLU ÜCRETSİZ İZİN VE HAK GASBI VAR!

Torba kanun teklifi işten atmaları yasaklamıyor. İşten çıkarmalara geçici, yetersiz ve yaptırımsız bir sınırlama getiriyor.
10 Nisan 2020 16:54

Bu yazıda kamuoyuna sızan torba kanun teklifinde işçileri ilgilendiren iki maddeyi ele almaya çalışacağız. Ancak kanun teklifinde ne olduğundan önce ne olmadığına bakmakta büyük yarar var!

TEKLİFTE NE YOK?

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonunun geçtiğimiz hafta yayımladığı araştırmaya göre Avrupa’da her 4 ülkeden 3’ü salgının yayılmasını durdurmak için zorunlu olmayan mal ve hizmet üretimini durdurdu ya da ciddi ölçüde sınırladı. Özellikle nüfus ve virüsün yayılma hızı gibi göstergeler bakımından Türkiye’ye benzeyen Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde zorunlu olmayan mal ve hizmet üretimine ilişkin çok ciddi sınırlamalar getirildi. Buna rağmen salgının yayılmasını engellemek noktasında istenilen mesafe henüz sağlanabilmiş değil. Türkiye’de ise İçişleri Bakanlığı genelgesi ile birkaç sektördeki bazı işyerlerinin faaliyetleri durduruldu.

Dolayısıyla önce yasa teklifinde ne olduğuna değil ne olmadığına bakmak gerekiyor. Teklifte hem işçilerin hem toplumun sağlığını korumak için alınması gereken en önemli önlem yok. Çünkü teklif, zorunlu olmayan mal ve hizmet üretimine ilişkin herhangi bir sınırlama getirmiyor. İçişleri Bakanlığı genelgesi ile faaliyeti durdurulan işyerleri dışındaki tüm işyerleri ve fabrikalar -istiyorlarsa- mal ve hizmet üretimine devam edebilecek. Milyonlarca işçi her gün işe gitmeye devam etmek zorunda olacak. Toplu ulaşım araçlarını kullanacak. İşyerlerinde, fabrikalarda yan yana çalışacak ve her akşam eve geri dönecek. Hal böyleyken salgının daha da yayılmasını engellemek; işçilerin, kamu emekçilerinin ve toplumun sağlığını korumak çok güç.

GEÇİCİ VE YAPTIRIMSIZ İŞTEN ATMA ‘SINIRLAMASI’

Teklifin 5. maddesi ile getirilen sınırlamanın emek örgütlerinin “İşten atmalar yasaklansın” talebini karşıladığını söylemek çok zor. Hatta buna “İşten çıkarma yasağı” bile demek isabetli değil. Çünkü:

1) Teklifin 5. maddesinin başlığı “geçici istihdam güvencesi”. Madde başlığından da anlaşılacağı üzere teklif geçici bir süre ile işten çıkarmaları sınırlıyor. Demokrasi İçin Hukukçular’ın da dikkat çektiği üzere yasa teklifi adeta işten çıkarmaları erteliyor. Ciddi bir işçi kıyımını ileri bir tarihe atıyor.

2) İşten çıkarma sınırlaması bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacak. Yani bu yasağın başlaması için yasanın Mecliste görüşülüp onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanması gerekecek. İşten çıkarma sınırlaması, yasanın Resmi Gazete’de yayımlandığı gün başlayacak. O tarihe kadar işten çıkarmalara ilişkin herhangi bir ilave yasal sınırlama söz konusu olmayacak. Halihazırda işten çıkarılmış işçilerin durumu değişmeyecek. Öte yandan yasa yürürlüğe girene kadar da patronlar mevcut yasal kurallar çerçevesinde işten çıkarmalara devam edebilecek.

3) Bu sınırlama, kanunun yürürlük tarihinden başlayarak 3 ay süreyle uygulanacak. Cumhurbaşkanı bu sınırlamayı 6 aya kadar uzatmaya yetkili olacak.

4) Bu maddeye göre işten çıkarma sınırlaması İş Yasası kapsamında olsun olmasın tüm işçileri kapsayacak. Yani Borçlar Kanunu, Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu ile çalıştırılan işçiler de yasak kapsamında olacak.

5) Ancak bu madde işten atmaları yasaklamıyor. Aslında işçilerin hangi gerekçeye dayanarak işten çıkarılabileceğine ilişkin bir sınırlama getiriyor. Çünkü söz konusu süre boyunca işverenler işçileri sadece İş Yasası’nın 25/2 maddesi kapsamında “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” nedeniyle işten çıkarabilecek. Yani işveren bu sürede işyeri ve işletmeden kaynaklanan işin azalması, faaliyetin durdurulması gibi nedenlerle işçileri çıkaramayacak. İşverenin işçiyi çıkarabilmesi için işyerinde hırsızlık, taciz, iki iş günü üst üste mazeretsiz işe gelmemek, gibi 25/2’den kaynaklanan bir gerekçe gerekecek.

25/2 TEHLİKESİ

6) Bu noktada abarttığımızı, haksızlık yaptığımızı düşünenler olabilir. “İşveren hırsızlık yapan işçiyi, başka bir işçiyi taciz eden işçiyi de mi işten çıkarmasın” diyenler olabilir. Sadece bu maddeye bakarak yorum yaptığımızda bu sonuca ulaşmak mümkün. Bu maddeyi iş mevzuatının bütünü içinde değerlendirdiğimizde ise şunları görüyoruz:

Birinci olarak, bir işveren bir işçiyi 25/2’den işten çıkardığında bu işten çıkarmanın gerçekten bu maddede sıralanan haklı bir gerekçeye dayanıp dayanmadığını tespit edebilmek için işçinin yasal yollara başvurması gerekecek. İşçinin işe iade ya da kıdem tazminatı gibi hakları için ara bulucuya başvurması, dava açması ve mahkeme kararıyla işten çıkarmanın haksız olduğunu ispatlaması gerekecek. Çünkü bu yeni madde “İşçiler sadece 25/2’den çıkarılabilir” diyor ama işverenin gerçekten 25/2’ye dayanan bir gerekçesi olup olmadığına ilişkin bir ön inceleme ya da onay süreci aramıyor. Dolayısıyla meseleyi yıllar sürecek bir yargı sürecine havale ediyor.

İkinci olarak istismara çok açık bir düzenleme söz konusu. Çünkü eğer gerçekten bir yasak varsa bu “yasağın” kenarından dolanmak için patronların tek yapması gereken şey SGK’ye yapacağı işten çıkarma bildirimini İş Yasası 25/2’ye dayandırmak, yani 29 numaralı kod ile çıkış vermek. Bunun aksini ispatlamak için ise yine mahkeme kararı gerekiyor!

Üçüncü olarak mevcut haliyle yasa teklifi işçiler için en ağır sonuçları olan işten çıkarma biçimini adeta teşvik ediyor! Hiçbir ek önlem, ön mekanizma, onay ve denetim süreci getirilmediği için bu düzenleme işçilerin tüm yasal haklarından mahrum bırakacak biçimde işten çıkarılmasını cazip hale getiriyor.

7) Her yasak yaptırımı ile vücut ve anlam bulur. Yasa teklifi 25/2’ye dayananlar haricindeki işten çıkarmaları “yasaklarken”, bu yasağın yaptırımına yer vermiyor. Bu yasağa uyulmadığı takdirde nasıl bir yaptırım uygulanacağını düzenlemiyor. Bu çok büyük bir eksiklik. Genel hukuk kurallarına dayanak şu görüş ileri sürülebilir: Kanundaki fesih yasağına aykırı biçimde yapılan fesihler yok hükmündedir. Yani işveren işçiyi yasağa aykırı biçimde işten çıkarırsa işçi hiç işten çıkarılmamış gibi sayılır. İşçi çalışmasa dahi işçinin çalışmış olsaydı hak kazanacağı tüm hakları ücret ve sigorta primleri saklı kalır. İşçi bu haklarını talep edebilir. Peki nasıl? Yine ancak ve ancak önce ara bulucu, ardından dava yoluyla! Yine dolaylı bir yorumla koronavirüs çerçevesinde alınan önlemlere aykırılıktan kaynaklı olarak işverene idari para cezası uygulanabileceği sonucuna da ulaşmak mümkün. Ancak niye yoruma başvurmak zorunda kalalım? Niye milyonlarca işçiyi ilgilendiren bir “yasağın” cezası açıkça düzenlenmiyor?

ZORUNLU, TEK TARAFLI ÜCRETSİZ İZİN!

İş Yasası’nın 22. maddesi ve yerleşik Yargıtay içtihadına göre işçinin ücretsiz izne çıkarılabilmesi için işçinin yazılı onayı gerekir. İşveren işçiyi tek taraflı kararıyla ücretsiz izne çıkaramaz. Ancak yasa teklifinin 5. maddesi aynen şöyle diyor: “Birinci fıkra çerçevesinde fesih yasağı uygulanan hallerde işveren işçiyi ücretsiz izne ayırabilir.” Bu maddenin gerekçesine de baktığımızda yasa teklifinin açıkça işten çıkarma “yasağı” süresi boyunca patronlara işçinin onayını almaksızın, tek taraflı bir kararla ücretsiz izne çıkarma hakkı tanıdığını görüyoruz. Yani “zorunlu ücretsiz izin” koronavirüs bahanesiyle bir Truva atı misali İş Yasası’na girmiş oluyor.

Sonuç olarak işveren işçiyi 25/2 dışında işten atamayacak ama isterse işçinin onayını almadan işçiyi ücretsiz izne çıkarabilecek. İşçinin onayı şartı aranmayacağı için tek taraflı ücretsiz izne çıkarılan işçinin İş Yasası 24/2’ye dayanarak haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanıp, tazminatı ve diğer yasal haklarını da talep ederek işten ayrılmasının önü kesilmiş olacak. Yani söz konusu olan sadece yasak süresi boyunca işverenlere tanınan ücretsiz izin hakkı değil. Bu madde ile işçilerin haklı fesih hakkı da sınırlanmış oluyor.

TÜM İŞÇİLER ASGARİ ÜCRETİN DE ASGARİSİNDE EŞİTLENİYOR!

Peki zorunlu ücretsiz izne çıkarılan işçilerin ücret ve sigorta primleri ne olacak? Yasa teklifinin 4. maddesine göre işveren tarafından ücretsiz izne çıkarılan işçilere fesih yasağı süresince İşsizlik Sigortası Fonu’ndan her gün için 39.24 Türk lirası nakdi ücret desteği verilecek. Nakdi ücret desteği 15 Mart 2020 tarihinden sonra işten çıkarılmış olup aranan koşullar nedeniyle işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçilere de “yasak” süresince uygulanacak.

1 ayda verilecek tutar 1177.2 TL. İşçinin ücreti ne kadar olursa olsun, ödenecek tutar bu. Bu rakam, asgari ücretli bir işçinin hak ettiği aylık işsizlik ödeneğine eşit. Tek fark işsizlik ödeneğinden kesilen 8.93 TL’lik damga vergisinin nakdi ücret desteğinden kesilmeyecek olması.  

Sonuç olarak yasa teklifi, tüm işçileri aldıkları ücret ne kadar olursa olsun asgari ücretli sayıyor. Bu yetmezmiş gibi kısa çalışma ödeneği üzerinden hesap yapıp brüt asgari ücretin yüzde 60’ını vermek yerine, işsizlik ödeneği üzerinden hesap yapıp brüt asgari ücretin yüzde 40’ını veriyor. Yani tüm işçileri asgari ücretin de asgarisinde eşitliyor.

Bu düzenleme işçilerin gelirlerinde çok büyük bir kayba yol açacak. Hatta işçilere kısa çalışmayı bile aratacak. Çünkü asgari ücretli bir işçi tam kısa çalışmada ayda 1752.4 TL alacaktı. Arada 575.2 TL’lik bir fark var. En yüksek tutardan kısa çalışma ödeneğine hak kazanan işçi ise ayda 4 bin 380.99 TL alacaktı. Yani bırakalım işçinin eline geçen ücretle kıyaslama yapıldığında yaşayacağı gelir kaybını, kısa çalışma ile kıyaslama yaptığımızda bile 575 TL ile 3 bin 204 TL arasında değişen kayıplar olacağını görüyoruz. Öte yandan bu dönemde işçilerin sigorta primleri de yatmayacak.

İŞÇİ ÖZNE DEĞİL NESNE, İŞÇİNİN ÜCRETSİZ İZNE ÇIKMA HAKKI YOK!

Yasa teklifinin 5. maddesinde “İşveren işçiyi ücretsiz izne ayırabilir” deniliyor. Yani ücretsiz izne karar verecek tarafın işveren olduğunu açıkça belirtiyor. Bununla birlikte 4. maddede “Ücretsiz izne ayrılan işçilere” ve “Ücretsiz izne ayrılarak ücret desteğinden yararlanan işçinin” ifadeleri yer alıyor. Sosyal medyada yapılan paylaşımlardan görülüyor ki burada kullanılan “ayrılmak” fiili “İşçinin isterse ücretsiz izne çıkabileceği ve nakdi ücret desteği alabileceği” gibi yanlış anlaşılmalara yol açmış. Oysa burada işçi hem dil bilgisi hem de mecazi anlamda özne değil nesne! Yani burada izne ayırma eylemini yapan özne işveren, işverenin eyleminden etkilenen taraf ise işçi. Sonuç olarak yasa teklifi işçiye kendi isteği ve kararıyla ücretsiz izne çıkıp, nakdi ücret desteğinden yararlanma hakkı vermiyor.

UZATMA 3 AY MI, 6 AY MI?

Yasa teklifinin 4. maddesi “Bu madde kapsamında verilecek nakdi ücret desteğinden yararlanma süresini altı ay süreyle uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir” diyor. 5. madde ise “Bu madde kapsamında belirlenen fesih yasağı süresini altı aya kadar uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir” diyor. Birinci cümleden 3 aylık yararlanma süresinin 6 ay süreyle uzatılabileceği yani toplamda 9 aylık bir sürenin söz konusu olabileceği anlaşılıyor. İkinci cümleden ise 3 ay olarak belirlenmiş fesih yasağı süresinin 6 aya kadar uzatılabileceği yani toplamda 6 aylık bir sürenin söz konusu olabileceği anlaşılıyor. Muhtemelen yasa teklifi hazırlanırken, 3 aylık sürelerin 9 aya kadar çıkarılabilmesi amaçlanmış. Ancak iki maddede farklı sözcükler kullanıldığı için bir belirsizlik ortaya çıkmış durumda.

YASA TEKLİFİNDE KISA ÇALIŞMA UNUTULMUŞ

70 binin üzerinde kısa çalışma başvurusu söz konusu. Ancak yasa teklifi ile ücretsiz izin ve nakdi ücret desteği düzenlemesi öngörülüyor. Kısa çalışmanın alternatifi niteliği taşıyan bir düzenleme yapılırken, mevcut kısa çalışma başvurularının akıbetinin ne olacağı belirsizliğini koruyor. Muhtemelen teklif Mecliste görüşülürken bu konu netliğe kavuşturulacak. Ancak tümüyle faaliyeti durdurulan ya da faaliyetini durduran işyerlerinin kısa çalışma yerine bu yeni düzenlemeye tabi tutulması kuvvetle muhtemel. Bu durumda işçilerin kısa çalışma ödeneğine göre çok daha düşük tutarda olan nakdi ücret desteğine mahkum edilmesi de söz konusu olabilecek.

İŞÇİLERİN İŞ VE GELİRLERİNİN KORUNMASINA İHTİYAÇ VAR

Giderek daha güçlü bir biçimde dile getirilen “İşten atmalar yasaklansın” talebinin iktidarı harekete geçmek zorunda bırakması sevindirici bir gelişme. Ancak öngörülen düzenleme, bu talebi karşılamanın çok uzağında. Öte yandan “İşten atmaları yasaklama” görüntüsü altında “zorunlu ücretsiz izin” dayatması, işçilerin haklı fesih hakkının sınırlanması ve zorunlu ücretsiz izne çıkarılan tüm işçilerin asgari ücretin yarısına mahkum edilmesi söz konusu. Acilen bir yasal düzenlemeye, işçilerin iş ve gelirlerinin korunmasına ihtiyaç var. Dolayısıyla bu teklifin Mecliste baştan aşağı düzeltilmesi; gerçek, ek güvenceler, ön mekanizmalar ve ciddi yaptırımlarla donatılmış bir işten çıkarma yasağının getirilmesi, zorunlu ücretsiz iznin tekliften çıkarılması ve işçilerin gelirlerini güvence altına alacak bir düzenlemeye gidilmesi büyük önem taşıyor. Zorunlu olmayan mal ve hizmet üretiminin durdurulması ise acil bir işçi sağlığı ve halk sağlığı önlemi olarak orta yerde duruyor!

Onur BAKIR
Sendika Uzmanı

 

 

EVRENSEL

SENDİKA BÜLTENİ SAYFASINI
YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
SON EKLENEN HABERLER