ASIM GÖZÜKARA asimgozukara@gmail.com

MEMUR-SEN’İN İŞİ ZOR

07 Eylül 2015 Pazartesi 18:30

Ağustos ayı toplu sözleşme görüşmeleriyle geçti. Mutabakatla sonuçlanan sözleşmenin ardından sendikal mecrada yaşananlar, beklenenin aksine süt liman görünüyor. Peki, ağustos ayında milyonların gözü önünde cereyan eden toplu sözleşme sürecinin tarafları nasıl bir karneye sahipler?

 

Örneğin Kamu işveren heyeti yani hükümetin toplu sözleşme karnesi nasıl?

Hükümetin, yaklaşan erken seçime rağmen mali disiplinden ödün vermeyip memuru kızdıracak tekliflerle masaya gelmesi hayret vericidir. Allah, siyaseten popülist davranmanın meşru görüleceği,  bunun ülkeye zarar değil fayda vereceği düşünülen bir dönemi AK Parti iktidarına nasip etti. Ancak AK Parti’nin duygudan arınmış, teknokrat olma aşkından siyasetçi olmayı becerememiş, kararlarının toplumsal karşılığı konusunda ferasetten nasipsiz bazı bakanları sayesinde hükümet bu tarihi fırsatı hoyratça tepti.  Tepti diyorum, çünkü masaya getirdiği teklif ve masada yaşananlar, bu kazanımların hükümetçe verilmediği, bilakis hükümetin memura verdiğinden hiç de hoşnut olmadığı şeklinde değerlendiriliyor.  Yani hükümet memura istediğini verse de bunu doğru bir strateji sonucu vermediği için kamu görevlilerinin gözünde, karnesi kırıklarla dolu.

 

Peki, masada memurlar adına pazarlıkları yürüten Memur-Sen, başarılı mıydı?

Masada memurları temsil eden yetkili Konfederasyon konumundaki Memur-Sen ve bağlı 11 sendika, konfederasyonun genç Genel Başkanı Ali Yalçın’la nasıl bir süreç yaşayacağının belirsizliğiyle ilginin odağıydı. Memur-Sen camiasında da korku ve tereddütlere neden olan bu zor sürece hazırlıklar aylar öncesinden başladı. Haklı-haksız eleştirilerin muhatabı olmak gibi bir kadere mahkûm olması nedeniyle yetkili konfederasyonu bekleyen en önemli tehlike, teşkilat başkanlarının başını önüne düşürecek hatalara, gaflara, skandallara gebe bu sürecin yönetilemeyecek krizlere neden olmasıydı. Ancak Ali Yalçın ve 11 Sendika başkanı, günlerce devam eden çalışmalar ve pazarlıklardan sonra her hizmet kolunda sendika yöneticilerinin rahatlıkla savunabilecekleri bir toplu sözleşmeye imza attılar. Hizmet kolu sözleşmelerinde elde edilen esaslı kazanımlar, teşkilatların yüzünü güldürmüş, teşkilatta motivasyonu doruğa çıkmıştı. Bu toplu sözleşme, Memur-Sen’e bağlı sendikalarda bir heyecan tazelenmesine neden oldu. Memur-Sen’in hazırlığı, disiplini ve süreçteki duruşuyla başarılı saymak mümkün.

 

İkinci büyük konfederasyon Kamu-Sen, toplu sözleşmedeki rolünün hakkını verdi mi?

Kamu-Sen’in toplu sözleşme konusundaki hazırlığı, tavrı ve söylemi ise trajikomikti. Rakamlarla arasının iyi olmadığı her halinden belli olan Kamu-Sen’in toplu sözleşme performansının 450 Bin üyeye sahip bir konfederasyon ciddiyetinde olduğunu söylemek oldukça zor. Yasaya göre en fazla üyeye sahip konfederasyonun çekilmesi durumunda, ikinci konfederasyon masada memurları temsil eder.  İkinci konfederasyon olması nedeniyle teklif vermesi zorunlu olan Kamu-Sen’in tutumu ve teklifleri sendikal mücadelenin içler acısı durumunu gözler önüne seriyor.

Örneğin, toplu sözleşme görüşmelerinin başladığı hafta Asgari Geçim Endeksini kamuoyuna açıklayan Kamu-Sen’in raporundaki bir hata, Çalışma Bakanlığının koridorlarında konuşuluyordu. Rapora göre 1 kişinin aylık açlık sınırı 4 kişininken fazlaydı. Sendikal taleplerin gerçekliğine de gölge düşüren rapora göre, açlık sınırı tek kişi için 1.630 TL iken, dört kişilik aile için 1.027 TL’di.  Bu, basit yazım yanlışı olarak değerlendirilmeyecek öneme sahip bir hataydı. Hem de rakamların, en önemli olduğu bir dönemde yapılan affedilmez bir hata.

Kamu-Sen’in toplu sözleşme ciddiyetsizliği tekliflerine de yansımıştı.

Örneğin Türk Eğitim-Sen’in teklifleri arasında GSM operatörü baz istasyonları kaldırılması;  Ders kitaplarının; her yıl dağıtılmak yerine, 5 yıl süreli kullanılmak üzere öğretim yılı sonunda toplanarak sonraki yıl başka öğrencilere dağıtılması; Önceki toplu sözleşme sürecinde zaten alınmış bir hak olan üniversiteler bünyesinde bulunan disiplin kurullarında sendika temsilcilerinin bulunması isteği;  4 yıl önce uygulanmaya başlayan 4+4+4 sistemi nedeniyle norm fazlası duruma düştüğü belirtilen öğretmenlere esneklik tanınması gibi teklifler vardı.

Toplu sözleşme gibi ciddi bir sürece ödevini yapmayan muzır öğrenci misali hazırlıksız gelen Kamu-Sen’in; görüşmeler devam ederken de kendisine gönül verenleri üzecek bir tutum içinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Genel Başkan İsmail Koncuk’un eş durumu özrüne ilişkin gelişmenin ardından televizyonlarda “Faruk Çelik’e teşekkür etmeyi gerektiren bir katkısı olmamıştır.” deyip masada bunun tam tersi ifadelerle, Faruk Çelik’in çalışmalarını her zaman takdir ettiğini söylemesi;

İlk teklifi beğenmediği için masayı terk eden Memur-Sen heyetinin tepkisine kayıtsız kalıp onlarla hareket etmeyip KESK Başkanı Lami Özgen’le hareket etmesi;

Hükümetin Büyüme oranı+Enflasyon+2 puan refah payı vermesini teklif edip Memur-Sen’in yüzde 11’lik teklifini, “ne istediniz de neye imza atıyorsunuz” diye eleştirmesi;

Hizmet kolu sözleşmeleriyle elde edilen 200’ü aşkın kazanımı görmezden gelip bunun bir satış sözleşmesi olduğunu söylemesi gibi birçok tutarsızlık Kamu-Sen’e gönül vermiş yüz binlerce kamu görevlisinin kafasında Kamu-Sen ve Genel Başkanının samimiyeti konusunda soru işaretleri belirmesine neden oldu.

Kamu-Sen, bu tavrıyla Memur-Sen’i rakipsiz duruma getirip üyelerini daha fazla üzmeye hakkı yok.  Bu rakipsizlik, siyasal alanda muhalefetin beceriksizliğinin AK Parti’de alternatifsiz olmaktan kaynaklanan gevşeklik şeklinde kendisini gösterdiği gibi sendikal alanda da Memur-Sen’in ezici bir güce ulaşarak rakipsiz olması gibi bir tehlikeyi barındırıyor.  Bunda en büyük pay, Kamu-Sen’in kamu görevlileri nazarında karşılık bulmayan politika, eylem ve söylemleridir.

KESK’in toplu sözleşme sürecindeki tavrına ilişkin herhangi bir şey söylemeye gerek yok. Çünkü KESK,  kamuoyuna açıkladığı herhangi bir teklifi dahi yoktu.  İlk günden itibaren diline doladığı “satış sözleşmesi” ve “eylem çağrısı”nı son güne kadar tekrar etti.

Başka ne dedi.

Hiç…

Velhasıl-ı kelam yaşadığı ilk toplu sözleşme deneyiminde, rakiplerinin laçkalığı gibi bir lütufla ödüllendirilen Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, bu ilahi ikramın hakkını ziyadesiyle verdi. Teşkilatı, kamu çalışanları ve memur emeklisi, geleceklerine ilişkin umutlarının merkezine Memur-Sen’i koymuş durumdalar.  Bu durum da, Memur-Sen’e yönelik beklentileri yükselttiği için gelecek toplu sözleşmeler için Memur-Sen ve çiçeği burnunda Genel Başkanı Ali yalçın’ın işini zorlaştırıyor.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #